Birçok kişi için sıkıcı olan tütün konusu ne yazık ki geçmişimizin bir barçası
Köyümüz eskiden buyana orta gelir düzeyine sahip bir köydür. Genellikle erkeklerin % 85 şehirlerde sigortalı ve devlet işlerinde çalışmakta olup, buna ek olarak tarımla uğraşılarak (tütün ağırlıklı) geçimlerini sağlamışlardır.
(Yıl 1979-1980 ler )
Mayıs ayı köylünün kabusu tütün dikme ayı sabahtan kalkarak, herkes ayrı iş peşinde kimisi evde ineklere bakıp-yemek yapıyor.. kimisi bahçelerde fide yoluyor. (fidan) kimisi de tarlaları öküzlerle sürerek fidelerin dikme yerlerini hazırlıyor ve sekiz-dokuz gibi herkes sepet dolusu fidelerle dikim tarlasında oluyordu. Önceden hazırlanmış tarlada tek tek fidelerin dikilerek bitmesi gerekiyordu.
Koskoca tarla önce gözünde büyüse de başka çare olmuyor. Bir kişi önden delikleri deliyor..sonra arkadan ikinci delikler delinerek (genelde bayanlar) başlıyorlar fideleri dikmeye.. iki büklüm bütün gün sıcağın ortasında dik anam dik.. belin ağrıdı mı aralarda
mola veriyorsun. En uzun mola öğlen arası..bir gölgelik bulunarak bütün aile yemeğin başında toplanıyor yorgun argın öğle yemeğini yiyip (açık havada o yemeğin lezzeti) karınlar doyuyor ve herkes bir tarafa uzanıyor. Birde uyudun mu kalkmanın zorluğu
Ya zavallı eşekler sırtlarında iki taraflı sandık (20 kg)en en az dört teneke, dere tepe demeden sıcağın ortasında su taşıyıp, bazen de yorgunluktan yokuşlarda kalıyorlar... arkadan sahipleri alınlarından ter akarak elinde denekle(çüş ulan çüş) başlıyorlardı vurmaya ..belki de mecburiyetten ekmek parası bütün tarlanın taşıma su ile dikilmesi gerekiyordu.
Köyümüzde aşağı yukarı 1979-1980 yıllarından sonra yavaş yavaş traktörler yaygınlaşıyor...Köyün tarla zenginleri almaya başlıyordu. İnsanlar tarlaya eşeklerle giderken onlar traktörle gidiyor..(bazı traktör sahiplerin de bir hava bir hava) iş söylemesinler yada binmesinler diye traktörü olmayanları görmezden gelip, selam bile vermekten kaçınıyorlardı.
Zorda olsa nihayet 15- 20 günün ardından tütün dikmesi bitiyor, bitirmenin mutluluğuyla herkes evine geliyor. Birkaç gün dinlen dikten sonra büyümesi için dikilen tütünlerin dipleri ile mısırlarda çapa lanıyor .ardından ekinler büyüyor...biçilip, makineye veriliyordu..ve gelelim zor olan Ağustos ayına en uzun süren tütünlerin kırılıp dizilmesi.
Her sabah ezanlarında kalkarak eşek, traktör ve sepetlerle (genelde bayanlar) tarlaya gidiyorlar (bazı tarlalar eve 2-3 km uzaklıkta) kıyafetlerini değiştirip zifir li tütünü kırmaya başlıyorlardı. o zifirli ellerle tarlada domates zeytin vb.. ne varsa atıştırıyorlardı. bir gayret tütünün güneş doğmadan kırılması gerekiyor. sepetler doldurulup güneşin çıkması ile evlerine dönüyorlardı. Kahvaltının ardından bütün gün - bütün aile o kırılan tütünleri dizmeye başlıyorlar. Bazen yanlarına tütün alarak başka ailelere oturmaya gidilip- geliyorlardı.
Müzik eşliğinde sohbet ederek tütünler diziliyor. Bu durum akşam yatıncaya kadar devem ediyordu. günün yorgunluğuyla akşam yatınca o uykunun lezzeti.....(birde sabahleyin yağan yağmuru görüp, yeniden uyumak yaşayanlar bilir)....1,5 - 2 ayın ardından dizme işlemleri de bitiyor dizilen tütünler kışın istiflenip özel tüccar yada tekele satılıyorlardı... İyi parayla satanlar daha bir mutlu gelip, tütünün parası ile helva, evdekilere kıyafet ve eksikler alınarak köye geri dönülüyordu.
Bu şekilde çalışanlar ah Fatma analar Ayşe yengeler yok anam yok yok yok.... sizin çok bizim az... yok diyerek surat asmalar ve kendilerini üzmeleri. çocuklarımızın şunları da olsun bunları da..
Ya şimdi azıda yok çoku da,...o günkü traktör sahibi de yok eşek lisi de, sırtlarında beşik taşıyan, ırmaklarda çamaşır ve buğday yıkayan analarımız da yok,
O günkü yemeğin lezzeti de.....