Değerli Dostlar…!
Okumak bizim işimiz, bizim görevimiz. Okumak müslümanın işi. Bu görevi bize Allah vermiş. Okumamızı bizzat Allah C.C. emrediyor. İki cihan güneşi, Allahın sevgili Habibi Resulullah (s.a.v.) bize anamızdan doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar yani beşikten mezara kadar okumayı, öğrenmeyi, ilim tahsil etmeyi emrediyor.
Bizler, yani ilk emri “oku” olan Allahın kulları beşikten mezara kadar öğrenmeyi, ilim tahsil etmeyi emreden Hz. Muhammed (s.a.v.) in ümmeti, 21. yy. bilgi çağının Müslümanları ne yapıyoruz?
Bizler okumuyoruz. Avrupa ve Japonya da kişi başına günlük ortalama kitap okuma süresi yaklaşık 35 dakika olduğu halde, bizde sadece 12 saniye civarında. Avrupa da insanların ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitap, dergi ve gazete ilk 15 arasında yer alırken bizde ihtiyaç listesine giremiyor. Avrupa'da ve Amerika'da bir kitap tek baskıda milyon adet basılırken bizde sadece 1000, 2000 ve en fazla 5000 adet basılıyor. Batıda dev kitap marketleri arı kovanı gibi çalışırken, bizim kitapçılar sinek avlıyor… ondan sonra kalkıp “dış güçler şunu yapıyor, dış güçler bunu ediyor…” diyoruz. Bilgi çağında yaşıyoruz: Elbette çok bilen, az bilene hükmedecek…!
Kendimizi “okuma özürlü” diye vasıflandırıyoruz. Kitaba para vermiyoruz, kitaba yabancıyız, okuma alışkanlığımız yok, okumak sanki angarya, önemsiz ve değersiz bir işmiş gibi algılanıyor. “Bana oku demede, ne dersen de” türü sözleri çok sık işitiyoruz.
Okumuyoruz, düşünmüyoruz, araştırmıyoruz, çalışmıyoruz ve üretmiyoruz…
Sonuç: ezilen, mağdur olan, geri kalan, muhtaç olan, hükmedilen, başkalarının ihtişamını seyreden konumundan çıkamıyoruz…
Çare: Kâinatı, kendimizi ve Kur'an'ımızı okumak, okumak, okumak….
HANİFE